KISA KISA...

-- Almanya da 60 yaş üzeri vatandaşlar her Pazar günü spor elbiselerini giyip sabahın erken vaktinde yürüyüşe çıkarlar. Bu haftadan itibaren Pazar sabahları spor salonuna gideyim, dedim. Görmeniz lazım, salonun yaş ortalamasına göre ben çok genç kaldım. Türkiye deki yaşlılarımız ne yapıyor? Her sabah o televizyonlar açılıyor ve evlenenler, boşananlar, kız kaçıranlar, babası yaşındakine kaçanları, akşamları da kim kime ihanet etmiş filmleri mi  seyrediyorlar? Oturdukları yerden evin gençlerinden servis mi bekliyorlar?

-- Almanya da çocuklar sabah hava aydınlanmaya yeni yeni başlarken saat 07:00 civarı yollara dökülür. Ya işe giden ebeveyn geçerken erken vakitte bırakır okula ya da çocuklar kendi başlarına ya belediye otobüsü ile ya da yürüyerek giderler. Özel teşebbüs okul servisi yalnızca bedensel engelli çocuklar için var

-- Almanya da da yönetim sorunları var, ekonomik sorunlar var, sosyal sorunlar var…. . Ama bazı ülkelerdeki i nsanların büyük çogunlugu, şahsi çıkarlarını ön planda tuttukları için, toplumsal olaylara -  -BEN- merkezli bakmasına ragmen Alman halkı, ne olursa olsun, -Biz- odaklı davranıyor ve sabırla bir cözüm bekliyorlar.

-- Almanya da 2021 de çıkarılan bir uygulama ile ne sürücü ve ne de araçdaki digerleri yanından geçtikleri herhangi bir trafik kazasını görüntüleyemez. Olay yerinde bir memur yalnızca kayıt yapanları tesbit ile görevli. Türkiye de de gerekli çok güzel bir uygulama

-- Almanya da miras kavgası nedeni ile birbirini vuran kardeş haberi hiç görmedim.

-- Yöneticimiz şu arabaya biniyor ben niye binmeyeyim, yöneticilerimiz şöyle bir evde ikamet ediyor ben niye etmeyeyim diyen bir Alman henüz görmedim.

-- Bütün yıl boyunca Türkiye ye uçan Türklerin yıl içinde cinsiyetlerini takip edin. Erkek sayısının yüksek oldugunu göreceksiniz. Neden? Birinci nesildeki muhabbet artık yok. Eskiden dagdan çoban gelirdi; adam  gibi adamdı. Simdi şehirden meendisler geliyor. Acaba erkekler araşindaki iletişim eksikligi bundan olmasın? Sık sık Türkiye ye gitmenin bir nedeni de, muhabbet özlemi olmasın?

-- Almanya da 2021 yılındaki sel baskınında 180 kişinin öldügünü ve zararların tazmini için devletin halkı sigorta şirketlerine başvurmalarını söyledigi ama sigorta şirketlerinin bir kısmının bu zararları karşılamadıgını duydunuz mu? Küçük bir köyde adam yaralama haberinin ülke genelinde duyuruldugu ülkeler de var. Gerek var mı?

-- Almanya da ev mobilya ve süs  yenilemesi ortalama 15 yılda bir olur. Ayrıca eski mobilyalar çok nadir çöpe atılır. Ya ucuz fiyata satılır ya da hediye verilir. Türkiye de mobilya ve oda süslerini yenileme neredeyse 2 yıla kadar düşmüş.

-- Türkiye de alısveriş merkezlerinde ikinci olarak duramayip ikinci kasayı açtıranlar da dikkat çekecek kadar çok. Almanya da onuncu olarak duran bile, böyle birşey yapmaktan utanır ve sabır ile bekler.

-- Almanya da kamuya ait taşıt parkyerleri, örnegin ev taşıma veya inşaat gibi nedenlerle, belediyeye ücreti ödenerek, kiralanır. Bazı ülkelerde herkes kendi dükkanının önündeki kamu malı yola el koyar yani şehir içinde hakka el uzatır. Sonda da kendi kafasınca adaletten filan bahseder.

-- Almanlar ın yüzde 10 u hergün olmak üzere toplamda yüzde 60 ı kitap okuyor. (Kaynak: Istatistik Dairesi). Türkiye de kitap okuma rakamlarını da siz araştırın. Son 60 yılda kişi başına kitap sayısı artmazken sokaklar profesör dolu, degil mi?

-- Almanya da mesleginde uzman emekli ve yaşlılardan oluşan genç işyeri sahiplerine yol göstermesi amaçlı dernekler var. Ne güzel. Böylece hem yaşlılar kendilerini tüketici hissetmiyor hem de tecrübelerini genç nesillere aktarıyorlar.

-- Devletlerden de büyük bir yapı, büyün dünyada  tek cinsiyet oluşturmaya çalışıyor. Almanya da cinsiyet sorulan her işlemde kadın ve erkek ile beraber, digerleri ve belirsiz seçenekleri de eklenmek zorunda.

-- Alman bir tanıdıgımızın annesi yaşlılar evinde  vefat etti. Ama kızı, arabanın arkasına bisikletleri taktı, ailece tatile gitti. Defin işlemlerini tatilden dönünce yapacaklarmış. Aglama sızlama yoktu, hatta güle eglene taşıdılar eşyaları arabalarına.

-- Türkiye de taksilerde merkezi alarm sistemi var mı bilmiyorum ama Almanya da direksiyon altında bir düğme var, tehlike hissi oldugu anda o dügmeye basılır ve yüksek sesle sinyal sesi ile beraber sarı ışıklar yanıp sönmeye başlar. Alarmı kapatma sistemi genellikle motor bölgesindedir.

-- Bizde komşunun verdigi yemek filan tabak geri verilirken boş verilmez. Almanlarda bu yok. Verdigini alıp tabagı yıkayıp geri veriyor.

-- 20 yıllık muhasebeci olarak Almanya nın ağır vergi yükü ve hastalık sigortası sistemi, insanları yasadışı yollara itiyor kanaatindeyim.

-- Avrupa Birliginin parası birlik dışına çıkmasın diye insanların birlik ülkelerinde tatil etmeye tesvik edilip edilmedigini araştırmanızı dilerim.

Integrasyon yani onlara benzemek Türkler için pek olası degil

Türkiye de bir işyerinde ticari veya özel yaşamla ilgili bir ortamda size ikramda bulunmak isteyen şahıs; -Ne içersiniz, diye sorar ve birden fazla seçenek sunar. Ben, suyun ikram için kullanıldıgını Almanya da gördüm.  Genel ikram ya sudur ya kahve, çok zengin bir ikram şekli de su veya kahvenin ikisinin de soruldugu ortamlardır.

Türk marketlerde ürünlerin tadına bakmaya, Almanlar da alıştı. Alman marketlerde açık satılan ürünlerin tadına bakmak yoktur. Hatta bu konuyu sosyal deney konusu yaptılar. Görsel paylaşım sayfalarında arayın.

Yoldaki dilenciler para alabilecekleri şahısları seçiyorlar. Esmer yabancılardan para almak daha kolay, dedi onlardan biri.

Bu bir eleştiri degil; kültür farklılıgı. Bu, Türklerin Almanya ya uyamayacagının basit örneklerinden biri olarak da görülebilir.

Simdi birileri çıkıp diyecek; -Almanya da aldıgın malzeme bozuk çıkınca ya yenisini gönderiyorlar ya da eksigini ücretsiz tamamlıyorlar. Onlara onu yaptıran şey kanunlar, kalpler degil.
Son yıllarda Almanya ya Türkiye den gelen yabancıların kültür anlayışı Türk kültüründen hızlI bir şekilde uzaklaşıyor.

Ilk nesil Türklerin Almanya ya geliş nedeni tamamen ekonomikti. 27 Mayıs Askeri Darbesinin ardından Orgeneral Cemal Gürsel'in başkanlığında kurulan 25. Türkiye Hükumet döneminde 31.10.1961 tarihinde imzalaman anlaşma ile gelen bu neslin tek amacı vardı. Ailesini geçindirecek parayı kazanmak. Cünkü ülkedeki hiçkimse ekonomik refah için çalışmayı, milli kaynakları ekonomiye kazanmayı düşünmüyordu. Yine sonsuz siyasi kavgalar içinde kaybolmuştu.

Babam da 1968 yılında gelenlerden. Türkiye de çorap imalatında çalışan ama Almanya ya kasap olarak gidip domuz kestigi için aylarca yemek yiyemeyenlerden biri de oydu. babam ve onun tertibi için Türkiye nin hangi şehrinden geldigin, inancın, ırkın önemli degildi. Aynı yolun yolcusu, kader arkadaşı idi.

Benim  geldigim 1992 yılında ellerine tahta tüfek verilmiş çocukların ipe asılmış Atatürk maketini süngüledigi ortamlar başlamıştı. O salon toplantısına girdigimde başım dönmüştü. Mecazi degil, gerçekten. Sokakta da Türkiye deki azınlıkların silahlı özgürlük mücadelesini (!!!) destekleyenler de çogalmıştı. 

Yil 2020. Türkiye de kırmızı bültenle arananlarla aynı sokaklarda geziyoruz. Onlarla dogrudan veya dolaylı ticaret yapıyoruz. Adamların içinde Türkiye nefreti o kadar büyük ki, Türkiye de tatil yapacagıni ve ya bir Türk yemeginin güzel oldugunu söylesen bile konuyu dogrudan Türkiye nefreti yönüne çeviriyorlar. Bizim kız 2021 yılında bir pazarda, Türkçe konuşan bir bayandan virüse karşı agızlık alıyor. Birkaçının üzerinde Atatürk resmi var. Kadın hemen veriyor önemli bilgiyi; -Burada özgürlük var, dikdatörlük yok, onun için Atatürk resimlileri de satabiliyoruz. Bu yokolmuşa dedim; -Atatürk e de Diktator dediklerini biliyor musun?

Bu konuları daha geniş bir şekilde, yazmayı planladıgım kitapta anlatacagım.

Yani bu üç tarih noktasından yola çıkarsak; Son yıllarda Almanya ya Türkiye den gelen yabancıların kültür anlayışı Türk kültüründen hızlI bir şekilde uzaklaşıyor.
Almanya da yaşayan Vatandaşlarımız büyük bir hasretle memlekete dönme denemeleri yapıyor.

Bu konuda söylenecek çok şeyler var.

Ismi turizm ile anılan ama her dağa taşa hızlı bir şekilde binalar dikilen bir şehirde bir kahvede oturuyoruz. Yan masada iki erkek bir bayana -Eşim alkolik oldu, boşandık, çocuklar için bu evi satmam gerekiyor, dersin. Ayrıca fiyatı sakın TL olarak söyleme, Yurtdışından gelenlere EU fiyat vermek daha iyi oluyor, rakam küçük gözüküyor - diye taktikler veriyorlar.

Aynı yıl havalımanındaki sigara içme kabininde yine bir gurbetçi telefonda çırpınıp duruyor. Adama bir daire gösterip başka bir daireyı satmışlar. Tapuyu almış cebine koymuş mutlu bir şekilde gurbete dönerken ögrenmiş durumu.

Kısmet olursa, bu konuda aklımda olan bir tasarıyı uygulamak için çalışmaya niyet ettim.




.